Başbakan, AK Parti'nin İftarında Konuştu

Başbakan, AK Parti'nin İftarında Konuştu
Başbakan Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiğiiftara katıldı. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan,"Bilesiniz ki güçlü bir Türkiye'yidünya pek istemiyor. Türkiye'nin güçlü olmaması için elinden geleni yapan güçler var"dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ninekonomisiyle, dış politika vizyonuyladinamiknüfusuyla güçlü bir ülke olduğunu amaTürkiye'yi asıl güçlü yapanın, çok farklıkesimleri birarada, hoşgörü içinde tutabilme becerisi ve tecrübesi olduğunu belirterek, "Farklılıkları hiçbir zaman bizler bir zaaf olarak görmedik. Tam tersine, farklılıkları her zamanbir zenginlik olarak gördük, Türkiye'nin bu zenginlik üzerinde istikrarla büyüyeceğine yürekten inandık" dedi.

Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği iftara katıldı. Yemeğin ardından konuşan Erdoğan, geleneksel iftar buluşmasına katılanlara tek tek şükranlarını sunarken, AK Parti İstanbul İlBaşkanlığınabaşkan ve ekibine, geleneksel hale gelen iftarları düzenledikleri için teşekkür etti.

"Bu ramazana farklı girdik" diyen Erdoğan, "Bir tarafta Mısır'daki gelişmeler, diğer tarafta Suriye'deki gelişmeler, gerçekten 13'üncü gününü idrak ettiğimiz ramazan ayında, bizleri üzüntüye ne yazık ki gark etti. Farklı bir iklim içerisindeyiz. Yanı başımızda, Suriye'deki gelişmeler, artık sınırlarımızı da aşmak suretiyle zaman zaman ülkemiz içerisinde de bildiğiniz gibi ölümlere neden olmaya başladı. Bu da hassasiyeti ortaya koyuyor. Sabırlıyız, sabrediyoruz ama nereye kadar, onu şu anda burada sizlerle paylaşacak durumda değilim" diye konuştu.

Erdoğan, Mısır'da yaşanan acı olaylara rağmen, ramazanın genel olarak kalplerin yumuşamasına, rahmetin, merhametin, hoşgörünün ve dayanışmanın daha da artmasına vesile olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Müslümanlar olarak, gün boyunca kendimizi dünyevi ihtiyaçlardan uzak tutarken, bir kez daha yoksulların, ihtiyaç sahibi olanların, yolda kalmışların, kimsesizlerin hissiyatını anlayabilme, onların duygularını paylaşabilme fırsatımız oluyor. Açıkçası, oruç tutarak ya da ramazanın o bereketli atmosferini teneffüs ederek, içimizi dünyevi gıdalardan boşaltıyor, insana, sadece bir insan olarak bakma tecrübesini çok daha yoğun şekilde yaşama fırsatını buluyoruz.

Bakınız, bizzat benim de teşkilatımızdaki tüm arkadaşlarımın da her fırsatta ifade ettiğimiz bir ilkemiz var. Anadolu'nun büyük ozanı Yunus Emre'nin dizelerinde en güzel şekilde ifadesini bulan, tekrar ediyorum: Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü. Bizim, insana bakışımız, insana nazar edişimiz, işte hep bu dizelerin ifade ettiği gibi. Gerçek, bunun üzerine bina ediliyor ve yolumuzu da bu şekilde çizerek devam ediyoruz. Bizim için insan, önce candır. Bizim için insan, önce Yaradanın bu dünyadaki en mükemmel, en şerefli varlığıdır, eseridir. Yaradılmış olanların da en şereflisi olmak suretiyle, hiçbir zaman mabud olmamış, tam aksine o da kulluğunun idrakı içerisinde oldukça yükselmiştir. Dikkatinizi çekiyorum; derisinin rengi önemli değil, dili, kültürü, gelenekleri önemli değil, etnik kökeni, inançları önemli değil. İnsan, önce insandır, önce candır. Hem ülkemizde, hem yeryüzünde, biz, bizim dışımızdakilere hep bu nazarla baktık ve bu nazarla bakıyoruz."

Başbakan Erdoğan, Anadolu'nun, Trakya'nın, Türkiye'nin, hatta Türkiye'nin bakiyesi üzerine inşa edildiği kadim devletlerin kültür ve medeniyetlerine bakıldığında da bu anlayışın görüldüğünü ifade ederek, "Bu topraklar, binlerce yıllık tarihi boyunca, her zaman farklılıkları birarada yaşatmış, her zaman farklı renkleri barış, dostluk ve hoşgörü içinde birarada tutabilmiştir. Eğer bu topraklarda, egemen olanın diğerine bir hoşgörüsüzlüğü, bir zulmü, bir tahammülsüzlüğü olsaydı, inanın bugün bu kadar renkli bir Türkiye olmazdı. Eğer bu topraklarda, farklı olana karşı tahammülsüzlük olsaydı, bu kadar farklı etnik köken, bu kadar farklı dil ve inanç bugüne kadar birarada olamaz, bugünlere erişemezdi" diye konuştu.

Özellikle son asırda bazı hatalar yapıldığını, bazı acı olaylar yaşandığını anlatan Erdoğan, "Ancak, bunların hata olduğu kabul edilmiş, Türkiye toprakları üzerinde farklılıklara tahammülsüzlük hiçbir zaman kendisine uzun süreli tutunma fırsatı bulamamıştır" dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin ekonomisiyle, dış politika vizyonuyla, dinamik nüfusuyla güçlü bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'yi asıl güçlü yapan, çok farklı kesimleri birarada hoşgörü içinde tutabilme becerisi ve tecrübesidir. Farklılıkları hiçbir zaman bizler bir zaaf olarak görmedik. Tam tersine, farklılıkları her zaman bir zenginlik olarak gördük, Türkiye'nin bu zenginlik üzerinde istikrarla büyüyeceğine yürekten inandık" ifadelerini kullandı.



''Çoğunluk Azınlığa Dayatma Yapamaz'' Videoyu İzlemek İçin Tıklayınız.



Bilesiniz ki güçlü bir Türkiye'yi dünya pek istemiyor. Türkiye'nin güçlü olmaması için elinden geleni yapan güçler var. 10 yıl içinde gücünü 1'e 3 katlayan Türkiye rahatsız ediyor.

Bütün bunlara karşı biz güçlü Türkiye'de daha mutlu olacağımızı heralde bilmemiz gerekir. Bizi zayıflatma gayreti içinde olanlara karşı biz dayanışma içinde olmazsak ülkemize yazık olmaz mı?

Bir mayıs ayı düşünün haziranı düşünün. Bu iki ay içinbde Türkiye çok ciddi bir sıçrama yaparken meydana gelen olaylar nasıl oldu.Bu eylemler zam talebiyle, hak talebiyle yapılmadı. Dört tane ağaç için yapıldı. Dört kesilir 40 dikilir, kaldı ki sökme olayı vardı.

Bakın ben 2 milyar 800 milyon ağaçtan bahsediyorum kimsenin kafası basmıyor. Hesap yapmaya çalışıyor. Fidanla ağacı karıştırıyor. Türkiye genelinde şu anda diktiğimiz fidanlardan ağaçlara kadar dünyayla rekabete girdiğimizde dikme yarışında dünyada öndeyiz. Biz sabırla mücadelemizi sürdürüyoruz. 

Ben üzülüyorum. Bizim yaşam tarzımıza karışılıyor deniliyor. Acaba kimin yaşam tarzına karıştım, ne yaptım. Şurada bir topluluk var. Bu toplulukta İstanbul'un özeti, renkleri var. Bütün vatandaşlar kendi yaşam tarzı özgürlüğü içerisinde buraya geldi. Bizim derdimiz insanların yaşam tarzıyla olmadı. belediye başkanı oldum, o zaman da aynısını söyledler. Bunlar geldiler otobüsleri ikiye ayıracaklardır, başörtülü baş aççık diye ayıracak dediler. O günlerde Pendik'te bir kız trenden düştü öldü. Trenden attı diye yazdılar. Hala bunlarla mı uğraşacağız? Hala birileri farklı şeyleri kaşımanın derdi içinde. Battık bittik diyorlar. 

Geçen ay itibariyle havayolunda yüzde 15,5 artış var. Turizm bitti. Turizm deyince Gezi Parkı aklınıza geliyorsa bitmiş olabilir. Biz vatan topraklarına bakıyoruz. Geçen ay itibariyle yüzde 18,5. Daha iyiye gideceğiz. 

Türkiye gündemi belirlenen bir ülke olmaktan çıktı, gündem belirleyen bir ülke oldu. Suriye'de ne işin var Mısır'da ne işin var diyorlar. O zaman binlerce km ötedeki ülkelere de sorman lazım Irak'ta ne işin vardı diye. Ben sınır komşumla ilgili beyanatta bulunmayacak mıyım?

Biz bunun için güçlenmeliyiz, güçleniyoruz. Hiçbirimiz bu ülkenin tek başına sahibi değiliz. 76 milyon olarak bu ülkenin sahibiyiz.

Bu ülkenin sahibi biziz. Biz birlikte Türkiye'yiz. İnsani değerlerle örtüşen anlayış budur. Bu ülkenin her zerresinde ecdadımızın alın teri var.

Önyargılarımızı kenara bırakacağız. Tarihte yaşanmış acı olaylardan ders alacağız. Farklılıklarımıza değil ortak noktalarımıza bakacağız. Şu güzel ülkemizde çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yok. Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Bu ülkede çoğunluk da azınlık ta binyıllardır biraarada yaşadığı gibi ebediyen yaşayabilir. 

Sadece geçen yıl azınlık vatandaşlarımızın bize verdiği iftar var. Ben kendilerine gayrimenkullerinizi vereceğiz demiştim. 2,5 milyar dolarlık gayrimenkulu verdik daha da vereceğiz. Bunu hangi iktidar yaptı. Kimse cesaret edemedi, biz başardık.

Çoğunluk olmak azınlığı yok saymak anlamına gelmez. Kimseye de bu hakkı vermez. Çoğunluk azınlığa tahakkümde bulunamaz ancak azınlık da ellerindeki medya gücüyle, sermaye gücüyle, uluslararası güçle çoğunluğa tahakküm etmeye teşebbüs edemez. Eğer buna müsaade ederseniz çoğunluğa saygısızlık etmiş olursunuz. 

Güçlü bir Türkiye’yi dünya pek istemiyor. Türkiye’nin güçlü olmaması için elinden geleni yapan egemen güçler, emperyal güçler var. 10 yıl içinde gücünü 1’e 3 katlayan bir Türkiye içeride ve dışarıda birilerini rahatsız ediyor. Bunlar malumumuzdur. Bütün bunlara karşı biz, güçlü Türkiye’ye daha mutlu olacağımızı bilmeliyiz. Bizi zayıflatma amacında olanlara karşı elbirliği halinde olmazsak ülkemizin geleceğine yazık olmaz mı? Mayıs ve Haziran ayını düşünün. Türkiye çok ciddi bir sıçramayı yaşarken bu olayların tanımını kimse yapabildi mi? Bu olaylar ne diye başladı? 4 tane ağaç diye başladı. Böyle bir şey var mı? 4 kesilir, 40 dikilir. Kaldı ki bu iktidar bu konuda kimsenin yarışamayacağı bir iktidar. Kimse bu konuda bizimle aşık atamaz.”

“Sabırla bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Farklılıklarımızı koruyacağız ama 76 milyon olarak ortak noktalarda kader birliği yaparak geleceğe birlikte yürüyeceğiz.

Ben üzülüyorum. Neye üzülüyorum biliyor musunuz? ‘Bizim yaşam tarzımıza karışılıyor’ diyorlar. Biz kimin yaşam tarzına karıştık? Bakın burada benim İstanbullu kardeşlerim iftar sofrası etrafında bir araya geldi. 10 yıldır kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmediği gibi bundan sonra da edilemez. İstanbul Belediye Başkanı olduğumda da bunlar dediler.

‘Bunlar gelecek, otobüsler ikiye ayrılacak’ dediler. O günlerde de bir kızımız Pendik’te trenden düştü. ‘Bak kızı trenden attılar’ dediler. Hala birileri farklı şeyleri kaşımanın gayreti içinde. ‘Battık bittik’ diyorlar. Geçen ay itibariyle havacılıkta artış ne biliyor musunuz? Yüzde 15,5 artış var. Turizm bitti! Hiç de öyle değil. Turizm denince sadece Gezi Parkı aklına gelenler kadar dar düşünüyorsanız o zaman olabilir ama burada da artış var. Ama bütün sıkıntı nereden geliyor? İçimizden geliyor. Nereyle paslaşarak? Dışarıyla.

Batı asla Türkiye’nin yükselmesini istemiyor. Neden? Türkiye artık gündemi belirlenen bir ülke değil, gündem belirleyen bir ülke oldu. ‘Sizin Mısır’da Suriye’de ne işiniz var’ diyorlar. O zaman sorarlar, senin 10 binlerce kilometreden gelip Mısır’da Suriye’de ne işin var? Hiçbirimiz bu ülkenin tek başına sahibi değiliz. Hepimiz bir bütün olarak, 76 milyon olarak bu ülkenin sahibiyiz. Aksini söylemek baskıdır, hatta zulümdür.

Evet biz hep birlikte Türkiye’yiz. Önyargılarımızı bir kenara bırakacağız, tarihte yaşanmış acı olaylardan ders alacağız ama bunların bizi ayırmasına izin vermeyeceğiz. İnanın şu güzel ülkemizde çözemeyeceğimiz, bizi karamsarlığa sevk edecek hiçbir sorunumuzun bulunmuyor. Bu ülkede 36 etnik unsur bin yıllardır bir arada yaşıyor ve ebediyen de yaşayacaklar. Bizim bunu başaracak gücümüz de, irademiz de, gücümüz de mevcut.
Niyetleri yok ipe un seriyorlar. 326 milletvekili ile bizim anayasa komisyonunda 3 milletvekilimiz var diğerlerinin az milletvekili var ama onların da 3. Çoğunluk mu azınlığa tahakküm ediyor, yoksa azınlık mı çoğunluğa. Tutturmuşlar başkanlık sisteminden vazgeçin, biz teklif götürme hakkına sahip değil miyiz? Sizin nasıl kırmızı çizgileriniz varsa biz tekif götürüyoruz, bizim kırmızı çizgimiz yok. 

Eyalet sistemi diyen de var, bölgesel parlamento diyen de var. Başkanlık sistemi gibi teklif edince beyler rahatsız oluyor.

Akil insanlar diye proje ortaya koyduk, rahatsız oldular. Biz 63 kişi akil insan demedik ki. Bu bir sembol. Çeşitli bu ülkede karşılığı olan bir seçme yaptık. Tamamı bunlardır da demedik. 7 bölgeye 63 kardeşimizi gönderelim, toplumun nabzını alalım dedik.

Bazı yerlerde olumlu karşılandılar bazı yerlerde çirkin ifadelere maruz kaldılar. Bu da bir aşamaydı. Hazırladıkları raporların üzerinde çalışıyoruz.

Örnek vermek isterim. Ankara Mamak ilçemizde bazı evlere çirkin ifadeler yazılıyor. Bir mezhebin mensubu vatandaşlarımızın evlerinin kapılarına neler yazılıyor. Bu yazıyı yazanların kanlı bir terör örgütü mensubu oldukları daha da çirkini o mezhebin mensubu oldukları çıktı. Gezi Parkı'nda da bu olmadı mı. Dün de bir düğün yaptılar, ama düğünün hemen ardından kara maskeliler meydanda cirit attılar.

Bunun zemini olmak şu güzelim İstanbul'da yanlış değil mi? Neden bu yapılıyor. Bunun fikir özgürlüğü ile ne alakası var. Samimiysen o paçavra yüzünde ne var? Elinde molotofun işi ne? Fikrini söyleyeceksen söyle. Ben de dün parktaydım 1,5 saat sohbet ettim, çaylarını içtim. Yakında da inşallah Gezi Parkı'nda bu sohbeti yaparız. Gençliğimiz orada geçti. Oranın adresini bilmeyenler bizden adres sorabilir. Belediye Başkanı olduğum günlerde orada her ay 3-4 nikah kıydım. Orada nikah dairesi olduğunu da bilmezler. Bu tuzaklara düşmeyelim. Bizi çatıştırıp nifak sokup çıkar elde etmek isteyenlere bu fırsatı vermeyelim. Hatay'da hala denemeye çalışıyorlar. Biz gereken cevabı veririz. 

Biz Şırnak'ta Şerafettin Elçi Havalaalanı'nı açmaya çalışırken, bir partinin lideri çıkıyor ağır ifadelerle eleştiriyor. Bu nedir, bu hazımsızlıktır. Bu isim neden seni bu kadar rahatsız ediyor.  Bunun cevabını ben mi vereceğim. Bu insan Bayındırlık Bakanlığı yapmış mı yapmış. Biz de bu insanın ismini havalimanına verdik bundan daha tabii ne olabilir. 
KAYNAK;HABER365

Hiç yorum yok: