'Kelebeğin Rüyası'nda Eksik Kalanlar...
Yılmaz Erdoğan'ın
"Kelebeğin Rüyası, 'Kelebek ömürlü' iki şair olan Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu'nun hayat hikâyesini anlatıyor...
Rüştü Onur, 3 Ağustos 1920 doğumlu. Şair, 12 Aralık 1942'de yani sadece 22 yaşındayken hayata veda etti. Muzaffer Tayyip Uslu ise 1922'de
Zonguldaklı iki şair olarak imzasını attılar Türk şiir tarihine... Mehmet Çelikel Lisesi'nden Behçet Necatigil'in
Dönemin edebiyat dergilerinde,
Şu notu da düşelim haksızlık etmemek için...
Yılmaz Erdoğan'ın filminde; Muzaffer Tayyip Uslu'yu Kıvanç Tatlıtuğ, Rüştü Onur'u Mert Fırat oynuyor... Gerçekten
Şimdi gelelim filmde eksik kalan yöne...
İki şairin hayatında da Zonguldak'ın kendisi,
16
Madende kömür taşıttırılan katırlar kadar bile değer verilmeyen çocuk işçiler, babaları, dedeleri...
Parçalanan aileler, yoksulluktan ölüsü bile köyüne taşınamayan, kimsesizler mezarlığında toprağa karışan madenciler...
Madenden firar eden işçilerin karakolda zaptedilen eşleri, kızkardeşleri, anneleri...
Aynı maden ocağında can veren dede, baba, oğul... Dram üstüne dram...
Bu kadar dramın kıyısından köşesinden sadece bir iki sahnede ucunun gösterilmesi, bırakın madencileri-işçileri; veremden hayatını kaybeden bu iki kelebek ömürlü şaire bile haksızlık olmuş... Filmde bir kez mükellefiyet kelimesini duyduk... O da Rüştü Onur'un yarım kalan tiyatro girişiminde....
İki şairin veremleri; o dönem yaşanan genel bir dramın parçası oysa... Sadece şairlikten, aşktan değil veremleri... Aslında onların da katili 'mükellefiyet'...
Filmin şiir tadında bırakılmasının tek nedeni umulur ki, bir dönemi sorgulamadan kaçmak değildir....
Filmin bir diğer eksikliği ise, Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu'nun hayatında yer eden Behçet Necatigil dışında diğer şairlere hiç yer verilmemesi....
İki şairin limandaki kahveden seyrettikleri manzara için yaptıkları Sait Faik (Abasıyanık) akşamları benzetmesi hatırlanmayı hak etmez miydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder